Kayıtlar

Bilge Kağan döneminin tarihte nadiren görülen bir özelliği var. Tabiri caizse üçlü bir yönetimden söz edebiliyoruz.

Resim
Eski Türklerde hükümdarlar mutlak değildi. Onun yanında yasama organı gibi bir meclis tipi yapılanma söz konusuydu. İdare etme yetkisinin Tanrı tarafından hükümdara verildiği düşünülürdü. Bu yetkiye de kut denirdi. Siyasetin kökeninde kut yatmaktadır. Böyle olduğuna inanılırdı. Aslında kökeninde istişare etmek geleneği mevcuttu. Bilge Kağan’ın durumu biraz özeldir. Kardeşi Kül Tegin yaptığı bir ihtilal ile ağabeyi Bilge’yi tahta oturtmuştur. Devlet, amcaları Kapgan’ın kağanlığı zamanında iç isyanlardan dolayı çok yıpranmıştı. Tonyukuk çok yaşlı olmasına rağmen halk tarafından olağanüstü saygı görüyordu. Bundan çekindikleri için uzaklaştıramadılar. Zaten onun devlete katkısı epey hissedildi. Kül Tegin ise çok iyi bir savaşçı komutan olduğu için kendisine ihtiyaç duyuldu. Ağabeyin en büyük destekçisinin o olduğu anlaşılıyor. Birbirlerinden kopamazlardı. İki kardeşin arasındaki inanılmaz bağ Orhun Yazıtlarında Bilge’nin sözlerinde açıkça fark edilmektedir. Türklerin Büyükleri – Ahmet Taşa

Timsah Gözyaşları İfadesi Nereden Gelmiştir?

Resim
– 13. yüzyılda Fransa’da yaşamış Barthelemous Anglicus adındaki bir rahibin ‘Tabiat Bilimleri Ansiklopedisi’nde bu deyimle alâkalı olarak şu bilgilere yer verilir: Bir kişinin samimi olmadığını düşündüğümüz gözyaşlarını ifade etmek için birçoğumuz kullanırız timsah gözyaşları deyimini. Peki neden kullanılır, nereden çıkmıştır bu ifade? 13. yüzyılda Fransa’da yaşamış Barthelemous Anglicus adındaki bir rahibin ‘Tabiat Bilimleri Ansiklopedisi’nde bu deyimle alâkalı olarak şu bilgilere yer verilir: “Bir timsah, su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” Bunun üzerine uzun bir süre timsahların avlarını yerken ağladığına inanır. Fakat sonradan yapılan araştırmalar neticesinde görülmüştür ki, timsahın avını yemesi sırasında sinir ipliklerinin rejenerasyonu boşta kalır ve fasiyal paraliz gelişir, böylece tükürük bezine giden sinirler gözyaşı bezine gider. Netice olarak timsahın gözlerinden akan salya gözyaşı gibi görülmesine neden olur.

Arılar nasıl bal yapar?

Resim
Bal, arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertaz enzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Elbette ki arılar, insanlar bu şifalı besini yesinler diye değil, kışı kovanlarında geçirirken kendi beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yaparlar. Arıların boru şeklinde uzun dilleri vardır. Bu dilleri sayesinde çiçeklerdeki nektarı toplar ve karınlarında taşırlar. Aynı zamanda arıların iki ayrı karnı bulunur. Bu karnın birinde nektar toplanır, diğeriyse normal karındır. Arılar karınlarında tam olarak 70 mg. kadar nektarı taşıyabilirler. Karınları tam olarak dolduğundaysa kendi kilolarının iki katına ulaşırlar. Karınlarını doldurabilmek için tam olarak 150-1500 arası çiçeğe konmaları gerekir. Bu nedenle gün boyunca bir çiçekten diğer çiçeğe konup yoğun bir tempoyla çalışırlar. Bal arıları karınları dolduktan sonra kovanları

Eski İran padişahlarından Feridun’un sarayın kemerinde yazan şiir

Resim
Eski İran’ın, adeletiyle nam kazanmış efsanevi padişahlarından Feridun’un sarayının kemerinde şu manada şiirler yazılmıştı: Ey kardeş! Bu dünya kimseye kalmaz. Gönlünü, cihanı yaratan Hak teala hazretlerine bağla. Sana gereken ve yetecek olan budur. Dünya mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünya senin gibi bir çoklarını beslemiş ve sonunda öldürmüştür. Değil mi ki en sonunda ölüm vardır ve bu temiz can göç yolunu tutacaktır. O halde ister taht üzerinde can vermişsin, ister toprak üzerinde. Ne fark eder? Sadi Şirazi – Gülistan

HZ ALİ SÖZLERİ

Resim
HZ ALİ SÖZLERİ Hiçbir zaman cahil bir insanla tartışmayı kazanamadım. Yarına bırakma… Bakarsın, yarın olur da sen olmazsın… En hayırlı dost seni hayra sevk edendir. İki yüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir. Şu iki insanı asla unutmayın: İhtiyaç halinde yanınızda olanı, zor zamanda yanlız bırakanı… Dil; cismi küçük yırtıcı aslandır, onu sağlam bağla. Seni inciten kimse özür dilerse kabul et. Kin tutma. Aç kalmak, alçalmaktan iyidir. Açık kalpli, mert düşman, içten pazarlıklı dosttan iyidir. Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenin zalimliğidir. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyiniz. Ahdini bozmak Allah’ı ve halkı gazaplandırır. Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz. Akıl gibi zenginlik cehalet gibi yoksulluk yoktur. Akıllı kişi tecrübelerden ibret alan kimsedir. Akıllı, düşmanınsa danış, bilgisiz dostun fikrini geç. Akıllının d

Nazar değmesi nasıl oluyor?

Resim
Bizde ”nazar değmesi” adı verilen inanç, diğer lisanlarda ”şeytan göz” veya ”şeytan bakışı” olarak adlandırılır. Bebeğine yeni elbiseler giydiren bir anne, çarşıya gidip alışveriş yapar. Bu arada bir başka kadın gelir ve bebeği sever. Eve gittiklerinde bebek ishal olur. İşte anneye göre bebeğine o kadının nazarı değmiştir. Dikkat ederseniz burada bebeği seven kadının art niyeti yoktur. Zaten nazarı değen kişinin genellikle kötülüğü değil, kıskançlığı ve çekemezliğidir söz konusu olan. Nazar inancının ardındaki güç, bakışın ruhla bütünleşmesidir. Bakış konuşmaya göre daha etkilidir. İnsana tam odaklanır ve daha duygusaldır. Birçoğumuz arkamız dönük olduğumuz halde kalabalık içinden birinin bize baktığını hissetmişizdir. Nazar değmesi ile ilgili olarak en çok kabul gören görüş, gözdeki yansımadır. Eğer karşınızdaki birinin gözlerine dikkatle bakarsanız, gözlerinde kendi görüntünüzün yansıdığını görürsünüz. Eski insanlar sudan, aynadan yansıyan görüntülerinin kendi ruhları olduğunu olduğu

Yahudilerin inancındaki son peygamber: Malaki

Resim
Medine ve civarındaki yahudi gruplarının müslümanlarla tartışmalarında vahiy ve peygamberlik hususunda ileri sürdükleri iddialara Kur’an’da cevap verilmiştir. Buna göre yahudiler Hz Muhammed’e indirilen vahyi kabul etmemek için doğrudan doğruya vahyi reddetmişler ve Allah’ın insanlara hiç bir şey indirmediğini söylemişlerdir: ”Yahudiler Allah’ı gereği gibi tanımadı; çünkü onlar Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi dediler. De ki: Öyleyse Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onu kağıtlara yazıp istediğinizi açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz” (Enam 6/91) Gerçekte Medineli yahudiler Allah’ın indirdiğini biliyordu; ancak vahyin kendi peygamberleri Malaki ile sona erdiğine inandıkları için Hz Muhammed’in peygamberliğini inkar etmişlerdi: ”Kendilerine Allah’ın indirdiğine iman edin denilince biz sadece bize indirilene inanırız derler ve ondan başkasını inkar ederler. Halbuki Kur’an kendi ellerindeki Tevrat’ı doğrulayan hak kitaptır. Onlara de ki: E